16 Ekim 2010 Cumartesi

Türban takmış gelmiş girmez mi yatağıma



Örtülü bir kadın, "Şansını hiç deneme, ben senin kapsama alanının dışındayım," mesajı verir. Hatta kimileri, el sıkışmayarak bu mesajlarını daha da ileriye götürürler.

Bu tavır beni incitir, kırar. Ama daha çok acırım. "Kendini gerçekleştirmek için bula bula siktirik bez parçasını mı buldun?" diye karşımdaki teslimiyetin zavallılığına üzülürüm.

Türbanı bazen kafalarındaki öfkeyi örtmek için kullandıkları düşünür, "Hangi sefil yaratıklar bu kızları böylesine derin bir kızgınlığın ve kinin tohumlarıyla dölleyip büyüttü?" diye merak ederim.

Bazen de o bağlı başın ortasında ışıl ışıl yanan gözlerdeki parıl parıl bir masumiyeti, bir güzelliği, zaptedilmez bir iyilik arzusunu fark ederim. Bunlar abisi, babası istedi diye örtünmüş kızlardır. Ve zihinsel bekaretleri bu baskıcı toplum tarafından daha çocuk yaşta ellerinden alınmış, dindarlık denen içi baskı, tahammülsüzlük, iki yüzlülük ve sahtekarlıkla dolu irin havuzuna fırlatılmışlardır.

12 Ekim 2010 Salı

Tanrı en fazla inananlar kadar zekidir


Rinca, Komodo Adası


Selangor, Malezya


Beytüllahim, Filistin


Rajasthan, Hindistan


Paris, Fransa

9 Ekim 2010 Cumartesi

On birinci kural: Kadınla konuşmayacaksın!



"Ne düşünüyorsun?" sorusuna neyse ki uzun süredir muhatap olmuyorum. Böyle bir soru harbiden "yalana teşvik" sınıfındandır. Bana sorulduğunda boş boş bakar, "Düşünüyorum," diye cevap veririm. "Düşünüyorum."

Bugün sabaha doğru 4 gibi uyandım. Orkidem'in evindeyim, birlikte yatıyoruz, o uyuyor. Nerden gerektiyse, aklımdan tamamen çıkmış bir kadın, "Zıp!" diye zihnime çakılıveriyor.

Olay şöyle: Kız 20 yaşında, ben 45. Uzaklara bakıp hayal alemine dalan tüm gözlerin beni müthiş şekilde alakalandırdığı bir dünyadayız. Beyaz Çerkes tenli, güzel ve sessiz. Sanıyorum 6 ay boyunca, belki de daha uzun süre bir kaç kez görüşmüştük ve ona karşı flörtöz davranıyordum.

Bir gün bana vermeye karar veriyor. Onu iskeleden alıp eve getiriyorum. Kıyafet tam da "kolay-çıksın-vereyim- giyeyim-gideyim" türünden. İştah açıcı göğüslerine ulaşmak için en fazla on beş dakika laf edip işe başlamak gerekiyor.

Normal insan öyle yapar tabii, ama ben pek de normal sayılmam. İlla konuşacağım, öyle 15 dakika falan değil, 2-3 saat minimum, mümkünse bütün gün, orgazm sonraları devam etmek üzere.

Ne zaman bir kadınla olan sohbetimi ballandıra ballandıra anlatmaya niyetlensem, Teoman sözümü keser, "Kadınla konuşmayacaksın," derdi. Onu hiç bir zaman dinlemedim tabii ki ama istisnasız her zaman haklı çıkmıştır.

Neyse. Konuşuyoruz. O sessizlikle örülü gizemli havası yavaş yavaş dağılıyor -bu kötü tabii. Derken bir mevzuya geliyoruz; Çerkes adetlerinde kadın evlendikten sonra evden çıkmaz. "Olabilir, ben buna karşı çıkmam," diyor. Kime diyor, özgürlükçü bana diyor. Emin olamadığımdan tekrar soruyorum, evet, o minvalde gidiyor fikirler, bir tür "kadın köle" olmaya elverişli yani. Bir fantazi, fetiş olarak itirazım yok, hatta keyiflidir de, ama bir dünya görüşü olarak...

"Hadi kalkalım, seni bırakayım," diyorum. Orgazma iki kala yataktan kaldırılmış gibi oluyor. Ama ben saygı duymadığım bir kadınla sevişemem. Kızı iskeleye bırakıyorum ve bir daha da görmüyorum.

"Kadınla konuşmayacaksın!" Teoman'ın bu lafını sık sık kendime söyleyip ezberlemem lazım, biliyorum ama çok da çabuk unutuyorum yahu!

29 Ağustos 2010 Pazar

Dua edin ki, kadınlarımız yalancı, zenci nüfusumuz az


Recep İvedik 4, Miami'de çekilecekmiş. Dilerim 5'ncisi Afrika'da çekilir de, zenci erkekleri, Afrika'nın namını Recep'e de, akıllı ve zeki milletimize de tattırma imkanını bulurlar.

Kaç yıl önce, hatırlamıyorum, Türkiye'de yapılan bir cinsellik anketinin sonuçları açıklanmıştı. Benim en çok ilgimi çeken, kadınlara yöneltilen "Partnerinizin penis boyunu yeterli buluyor musunuz?" sorusuydu.

"Hayır, yeterli bulmuyoruz," diyenlerin oranı % 90'lardaydı.

Anketörler, benzer bir soruyu erkeklere sormuşlardı: "Penis boyunuzu partnerinizi tatmin etmek için yeterli buluyor musunuz?"

Erkeklerin % 95'i, "Evet, yeterli buluyorum," demişti.

Şimdi ben kime ne diyeyim? Belli ki anketöre, "Daha büyük istiyoruz," diyen değerli kadınlarımız, erkeğine, "Seninki dağları siker deler," diye yalanı basıyordu.

Bizim salak erkeğimiz de, "Ben Türk erkeğiyim, kadınlara hediyeyim," diye memesini, kıçını açan turist kızların afiyetle ırzına geçiyordu. Kıyak yapıyordu yani anlıycanız, gavur milletine.

Neyse ki internet geldi, zencinin sikine bakıp dili tutulan erkeklerimiz kendilerine biraz olsun gelebildiler mi, valla bilmiyorum. Ama şanslılar keratalar, şööle mebzul miktarda zenci yamyamından yok ki ülkede, Türk kadınlarını alıp altlarına hüngürdetip ağlatsınlar erkeklerimizi.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Ulan erkek olun da biriniz açıkça söyleyin boy önemlidir diye



Dilek'le chat yaptık sabah.

Sordum:
- sevgilin var mı?
- benim bu ara 3 tane var.
- hepsiyle aynı anda mı teker teker mi?
- 3ünü de idare ediyorum :)))
- seks yaptın mı bunlarla?
- 2 siyle yaptım.
- 3.ncü neden bu nimetten yararlanamadı?
- :))
- o mu girişemedi sen mi engelledin?
- ben engelledim.
- korktun mu beğenmedin mi?
- karar vermedim.
- kaç santim diye sordun mu?
- benim için önemli değil.
- ulan biriniz de çıkın, benim için önemli deyin erkek gibi...
- valla değil. aslında büyük olması iyi bişey değil ki, insanın canı yanar.
- sen de klitoral orgazm familyasındansın o zaman. neyse, konuşacak bayağı şeyimiz var anlaşılan.
- :))) çok terbiyesiz oldun sen.
- terbiyesizlik benim adım.

22 Ağustos 2010 Pazar

Eşcinsel olsaydım işim bitikti...


Türkiye'de bööle kadın futbolu vardı da biz mi gidip seyretmedik yani?

Yahu bu kadar mı otomat tip bir erkekler topluluğu olur...

Konu, futbol seyri. Yok, sevmiyorum, öldürsen hoşlaşmıyorum.

Düşünsenize terörü; eşcinselim ve bütün erkekler futbol görünce orgazm oluyorlar 90 dakka. Bana göre değil kesinlikle. Yani eminim, eğer eşcinsel olsaydım, ne eder, ne yapar lesbiyen olmanın bir yolunu bulurdum valla.

Heteroyuz ya, yine kurtuluş yok, Fenerdi, Gassaraydı, formalı kızlar türedi son 10 bilmem kaç yıldır. Neyseki, kadın nüfusunun çoğunluğu forma giydiğinde böcekler beni çoktan yemiş, mideye indirmiş olcak.

Aslında ben adam diilim hakikatte. Akıllı olcan da, bu futbol dönemlerini erkekleri futbol orgazmına dalmışlardan özel seçilmiş bol fıstıklı nemaya dönüştürücen... Krallar gibi yaşar giderim yahu! Nerdeeee!

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Arkasından yaklaşıp küçük ve hafif bir öpücük konduracaksın ensesine


İşte benim hedef kitlem bu kızlar, boynundan öpülmeyi sevenler.

Orkidem, dün bana, "İlk öpüşünü hiç unutmayacağım," dedi.
Ben unutmuştum bile, "Nasıl öptüm ki?" diye sordum.
"Arkadan yaklaşıp ensemi belli belirsiz öptün, içim havalandı," dedi.

Eşek herif, bir puan kazanmışsın, üzerine yatsana! Yok, olmaz. Hemen işi sulandıracam, huyumdur, çenemi tutamam. "Klasik numaramdır," diye cevapladım.

İlk gençliğimden beri bir kızı öpmeyi en sevdiğim yerdir ensesi. Özellikle arkadan yaklaşmış ve hafifçe omzundan tutmuşsam. Nerede ve ne zaman görmüştüm de kendi fantazim haline getirmiştim ve bu sürprizimin hoşlarına gideceği kanısına varmıştım, hatırlamıyorum.

Evet, arkasından yaklaşıp küçük ve hafif, belli belirsiz bir öpücük konduracaksın ensesine, ve bu öpücüksüz yaşamak istemeyeceksin, hiç bir zaman.

20 Ağustos 2010 Cuma

Kalın dudakların muhteşem lezzeti



Ben ince dudakları severim. Lolipop'un dudakları da ince ve zarifti. Bir gün boş bulunup ona kalın dudaklı deneyimlerimi anlattım. "Öyle anlattın ki, ben de iştahlandım," demişti.

Olay şöyle: Kalın dudağa, dudaklarınızı değdirdiğiniz anda bir rüya alemine dalıveriyorsunuz. Napolyon kirazı gibi... Bu kadar mı lezzetli, bu kadar mı şevkli olur yahu bu öpüşme meşgalesi...

Gel gör ki... Üzüntüyle ifade etmeme izin verin, 2-3 gün sonra alışıveriyorsunuz, ve diğer dudaklardan hiç bir farkı kalmıyor.

Çözüm? Öpüşmeler arasına uzuuuunn mesafeler koyarsanız o muhteşem deneyimi defalarca yaşayabilirsiniz.

Her yıl bir iki günlüğüne kalın dudaklı bir kadın bulacaksınız, ya da bulabildiğiniz tek kalın dudaklıyı (bulabilmişseniz yani) her yıl bir kaç gününü size ayırması için ikna edeceksiniz.

Bu benim yapabileceğim bi şi değil tabii. İş size düşüyor, yüzümü kara çıkarmayın lütfen.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Alman standartıyla pek bir uyumludur zevkim



Göğüsler için Alman standartı; yüksekliği 5 cm, beheri 300'er gramdan 600 gram çifti. Tam benim sevdiğim gibi.

Türkiye? Su torbası kadar büyük yahu ortalama! Tanesi 500 gramdan az değil kesin. Daha mı seksi? Çoğunluğun fikri öyle.

Lolipop, eski sevgilim, bir türlü ikna olmamıştı küçük göğüs sevdiğime. "Yok, beni üzmemek için söylüyorsun," dedi durdu uzun zaman. Aklıma geldi, eskiden yaptığım çıplak çizimleri gösterdim de, inandı sonunda. (Yukardaki çizim bana ait değil.) Şansa bakın ki, tek bir büyük göğüs çizmemişim, hepsi de fındık gibi memelerin.

Sonra bir gün tutturdu, "Yok, ben büyütcem göğüslerimi," diye. Bir komşusu büyütmüş, asansörde de açıp göstermiş. Yahu bu silikonlar ele avuca sığmazlar, oynaktırlar çok, kullanımı epey zordur yani. "Kesin istemem, öldür beni daha iyi," dedim kurtuldum.

Şans işte, bazen bana da gülüyor. Bu sözü altı ay sonra söylemiş olsaydım, kesin öldürürdü. Saniye tereddüt etmezdi valla.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Sizi dinliyorlar, izliyorlar, fişliyorlar ve daha neler neler



Ulan avantacı şişko! Bak, bana bilmişlik yaptın, "Sen de düzgün konuş," deyip sırtını ve koca kıçını döndün, burnunu havaya kaldırdın, şimdi seni burda yazıp hıncımı alıyor muyum, almıyor muyum!

Herkes kendi işine baksa, hiç bi sorun çıkmazmış. Tembeller ve asalaklar kendileri çalışmadıkları gibi, başkalarını çalıştırmayıp ülkeyi ve milleti rahatsız ediyorlarmış.

Ha, nedir konu? Konu telefon dinleme. Ben ne demişim, "Şööle keyfimizle sağlam bi küfür sallayamaycak mıyız bu hayatta!" diye kızmışım telefon dinlemelerine. Sallayamaycakmışım... edepli konuşacakmışım... tuvalet pompası suratlı herifin dediğine göre.

E tabii, bizim aldığımız 2 boncuk, onun aldığı 5 boncuk, 3 boncuğun avantasına sarılıp gidiyor hayatta. Gitsin bakalım gidebildiği kadar...

17 Ağustos 2010 Salı

Canım kadınlarım, lütfen bu heriflerle yatmayın, sevişmeyin, evlenmeyin



Mavi bokser donlu adamı görmemiş olsam, dangalak kızı da peşinden koştururken izlemesem, vallahi bu yazıyı yazmazdım. Yani bugün yazmazdım da, sonra yazardım muhakkak.

Bokser don, ABD'nin dürüst cinselliğe, tutkulu sevişmeye ve göz zevkine yaptığı en büyük sabotajdır.

"Yupi" kılıklı, kapı kapı dolaşıp sigorta poliçesi satan kuş beyinli Amerikan erkeğinin aşk dolu sevişmeden habersizliği, haberliyse de kaçışıdır bu nalet donlar.

Bu donları giyenlerle sevişilmez. Bunlara aşık olunmaz. Bunların yaptıkları seksten hayır gelmez. Ve tabii ki bunlardan sigorta poliçesi de alınmaz.

Ey Türk kadını, birinci vazifen bu bokser salatalıklarını (çok mu kibar oldu yahu, "hıyar" diyelim bari) vatan sathından süpür süpür temizleyip kimyasal atıkların aktığı her hangi bir sahilde denize dökmektir. İhtiyacın olan süpürge, küçük tuvalet kapısının arkasında bulunmaktadır.

Not: Yukarıdaki grafikteki sayılar, bu donları giyenlerin nerelerine kaç kere sopa atılacağını, vura vura tüm kemiklerinin kırılacağını gösterir. Vaktiniz varsa bu sayıları ikiyle, üçle de çarpabilirsiniz. Rast gele!

16 Ağustos 2010 Pazartesi

"Vajinanı sev" kampanyası başlatmak lazım


Finli sanatçı Mimosa Pale'in tekerlekli dev vajina heykeli. İçine girip şehir içinde rahatça gezebilirsiniz. Eser, sanat müzesine kabul edilmemiş. Moda meraklıları Mimosa'nın eteğini hemen fark edeceklerdir, ben çok sevdim.

Benim pilim tükendi, dilimde tüy kalmadı, artık sivil toplum kuruluşlarının konuyu ele alıp ülke çapında bir kampanya başlatması gerekiyor.

Ey, canım kadınlar, vajinanızı sevin. O çok güzel çünkü. Sikimizi de sevin, bize çok keyif veriyor.

Çoğu kadınımızın beyinlerinin derinliklerine öylesine işlemiş ki bu toplumun yasakçı, sahtelik dolu ahlakı, sevişmelerimde, yıllar boyunca mesaimin önemli bir kısmını vajinalarının güzelliğine ve lezzetine kadınları ikna etmekle harcadım.

15 Ağustos 2010 Pazar

Birbiri ardına kaybetmek sevdiklerimizi...


Sevgili Pufuduk yok artık...

Pufuduk ve kocası birbirlerine ne kadar da bağlıydılar... Ne yazık ki Pufuduk bir haftadır ortalıkta yok. Yalnız kalan kocası üzgün üzgün bakıp bir şeyler söylüyor, ama ne söylüyor anlamıyorum tabii ki. Bu kış kiminle üst üste, alt alta uyuyacak? Öylesine sevdiği bir eş daha bulabilecek mi?

Her 2-3 ayda bir sevdiğim kedilerden biri yok oluyor ortadan. Her birine çok üzülüyorum ama giderek de alışıyor muyum bu kayıplara? Kim bilir?

Neyse ki insanlar bu kadar çok sık kaybolmuyor, kafayı yerdik kesinlikle.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Kerizleri-bol-bulduk-faydalanalım-referandumu


Bu "hayır" yumruğu referandum sonrası kıçımıza girmez inşallah. Sağdaki küpürü de bugünkü gazteden aldım; erkeklerin kıç korkusu bir, dindar fanatiklerin alkol korkusu iki. Eğlenceli lan aslında, komik yani.

Recep Bey, "dindar kesimdeki" madeni ne zaman, kaç yaşında keşfetti bilemem, ama hasat oldukça verimli geçiyor gördüğünüz gibi.

Dindar kesimin işbilir kısmı, ki bunlar dünyanın en sinsi organizmalarından özel seçilmiş birlikler gibidir, maharetlerini anayasa referandumu meselesinde de göstermişler, referandumu, para kaynaklarını sonsuza kadar kendilerine bağlamak için bir vesile olarak inşaa etmişlerdir.

Bizler kıçlarımızı yayıp sıcak kumsalda güneşlenir iken, Kemal Bey, il il, ilçe ilçe gezip bu sahtekarlığa engel olmaya çalışıyor. Bizlere rağmen ne kadar başarılı olacak, göreceğiz 28 gün sonra.

13 Ağustos 2010 Cuma

Hep birlikte orgazm olcaz...


Orgazm bahsinde böyle bir resim seçmiş olduğum için çok üzgünüm. Gözlerinizi kapatıp bakın, ileride telafi edicem, söz.

Bu blogun mevcudiyet amacı nedir diye sorarsanız; niyetim, hep birlikte orgazm olmak.

Dilek, hedef bu.

Ama bu sizler için bir yükümlülük arz etmez tabii ki, hatta elinizi vücudunuza sürmememek ve sürdürmemek konusundaki azminizi muhafaza edebilir, bu fiil dolayısıyla bir ödül felan verilecekse memnuniyetle aday olabilirsiniz. Öte yandan, ben kendi orgazmımı her imkan durumunda sürdürmeye devam edeceğim. Bedenen olamasa da, zihnen ve yazıylan.

Bundan başka bir amaç ve hedef var mı? Valla görcez zamanla; ne var ne yok hepsi de kendiliğinden çıkacaktır meydane...

Nerden başlarsan orda biter



Bi yerden başlamak lazım tabii ki. Yukarıdaki ukala sözle başladık ki, belki yersiniz diye. Bööle sözler çok moda yani. Ama sağlam bi imza atmadan altına pek kıymeti olmayabilir. "İbn-ül Muharrem" fena isim değil, tuttum.

"Nerden başlarsan orda biter." İbn-ül Muharrem

Yukarısını link edip yapıştırın facebokunuza.